GÜLLAÇ
Misafir ağırlarken genelde yufkayla yapılan tatlılar ikram
edilir. Ramazan günlerinde ise bu tatlıların yerini sütten yapılanlar alır.
Böyle özel günlerde lezzet dimağımızda erittiğimiz onlarca tatlı çeşidinden
biridir güllaç. Güllaç, ilk Osmanlı mutfağında karşımıza çıkar. Sarayda padişah
ve haremi olmak üzere bütün saray ahalisinin önüne servis edilen bir tatlıdır o
dönemde. Aynı zamanda seyyahlara ve tüccarlara ikram edilen tatlıların başında
yine o gelirdi. Kısacası Osmanlı mutfağında doldurulamaz yeri olan bir tatlıdır.
Güllaç zamanla içine gülsuyununda eklenmesiyle ortaya “güllü aş” ismi verilen
tatlı çıktı ve (tıpkı “sütlü aş”ın “sütlaç”a dönüşmesi gibi) ismi “güllaç”
oldu.
Osmanlı sultanlarının sofralarından eksik etmediği güllaç, genellikle
şeker şerbetiyle yapılır, gül suyu, misk, kaymak, şam fıstığı, badem veya
fındık da katılırdı. Güllaç yaprakları bohça, muska veya rulo şeklinde
sarılırdı. Yaprakların yumurtaya bulanarak kızartıldığı ve şerbete atıldığı bir
çeşidi de vardı...
Güllaç, saray mutfağına ilk kez 1489 yılında alındı.
Kastamonulu Ali Usta, elinde kalan yufkaları, saray görevlilerinin Kastamonu
gezisi sırasında şekerli sütle ıslayıp bir tatlı haline getirdiğini gördüler.
Orada bu tatlıyı beğenen saray görevlileri, bu tatlıyla beraber Ali Usta'yı da
saraya tatlıcı başı olarak götürdüler.
Osmanlı döneminde güllaç yaprakları varak olarak
adlandırılmıştır. Osmanlı sarayına 1573-1574 yılları arasında 19740 varak
alınırken, 1642-1654 yılları arasında ise 10300 adet varak alındığı saray
mutfağı kayıtları arasındadır.
Turabi Efendi, kitabında varak yapımını ''Bir çanağa 20
yumurtanın beyazını koyup iyice çırpın, sonra yavaş yavaş yarım kilogram kadar
buğday nişastası ilave ederek, iyice karıştırın, sonra ince bir hamur
oluşturacak kadar su ilave edip karıştırın. Fazla ısınmasını önlemek için
önceden altına bir buçuk santimetre kadar kül yapıştırdığınız yuvarlak ve çok
az kubbeli bir demir sacı odun kömürü ateşi üzerine yerleştirin. Orta derece
ısınınca, uygun bir kaşıkla hamurdan bir büyük yemek tabağı büyüklüğünde veya
daha büyük bir yufka oluşturacak kadarını sacın ortasına dökün. Bir dakikadan
daha az bir zamanda bu yufka hazır olacak. Bu, bembeyaz ve pelür kağıdı kadar
ince olmalı'' diyerek anlatmıştır. Varak yapımı ustalık gerektirir, varağın
kalın olması güllacı lapa yapar, ince olması ise parçalanmasına neden olur.
Kullanıma hazır kuru güllaç yapraklarının iki yılda
tüketilmesi gerekiyor. Ancak havadar olan, fazla güneş ışığı almayan,
rutubetsiz ortamlarda bu yapraklar 10 yıl saklanabiliyor. Bugün Türkiye’de
yılda ortalama 250 ton üretiliyor.
Uzmanlar içerdiği protein, B ve E vitaminleri nedeniyle
güllacın bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini, bu vitaminlerin
sakinleştirici ve stresi azaltıcı etkileri olduğunu, oruçtan ötürü düşen kan
şekerinin normal seviyesine gelmesine yardımcı olduğunu ifade ediyor. “Güllaç
envaından gayetül- gaye latif ve tenevvülü ve istimali cümlesinden hafif olmak
tabiri ile bulunurdu” Ağdiyye risalesinde insan sağlığı üzerine etkisi bu
şekilde anlatılan güllacın bugün 200 gramında yaklaşık 300 kalori bulunuyor.



Yorumlar
Yorum Gönder